Tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle ışıl ışıl parlayan Yıldırım’ın Yıldızları yolculuğumuza devam ediyoruz. Geçen hafta, Bursa ovasına hakim bir tepe üzerine kurulmuş, Ulu Şehrin en önemli tarihi değerlerinden olan ve muhteşem siluetiyle de Şehre ayrı bir güzellik katan Yıldırım Külliyesini ziyaret ettik. Ardından Yıldırım’ın bir başka Yıldızına, İlçenin doğu ucunda ışıklar saçan, tarihi ve doğal güzellikleriyle göz kamaştıran, UNESCO Dünya Mirası Tescilli Tarihi Cumalıkızık köyüne yöneldik.
Cumalıkızık, Bursa’nın doğusunda, şehir merkezine on kilometre uzaklıkta, Uludağ’ın eteklerine kurulmuş 700 yıllık Osmanlı Vakıf Köyüdür. Daracık taş sokakları ve orijinal dokusunu yitirmemiş otantik evleriyle açık hava müzesi görünümünde olmakla beraber köy havasını koruyan atmosferiyle de, şehir karmaşasından uzak doğal bir dinlenme ortamıdır.
Köyün meydanı yöresel bir Pazar görünümünde. Meydanda, sokak aralarında, evlerin önüne kurulan tezgâhlarda; mevsimine göre köyde yetişen meyveler ve köyde yapılan tarhana, salça, reçel, erişte, ekmek gibi birçok organik ürünlerle beraber, yine köy hanımlarının göz nuru dökerek ürettikleri danteller, renkli, cicili bicili örgülerin yanı sıra daha birçok çeşit hediyelik eşyaların satışı yapılmakta.
Köy pazarında veya daracık taş döşemeli sokaklara açılan kapı önlerindeki tezgahlarının başında yada evlerinin bahçelerinde, elleriyle hazırladıkları yemekleri ziyaretçilere sunan Cumalikızık hanımları, rengarenk yöresel kıyafetleriyle bu tarihi köyün nostaljik güzelliğine ayrı bir güzellik katmaktalar.
Tarihi dokusu nedeniyle birçok filim ve dizilerde bu köyde çekilmiş ve birçok belgesele de konu olmuştur. Dolayısıyla ünü her tarafa yayılmış olan köy, yurtdışından çok sayıda turist çektiği gibi Ülkemizin her yanından da insanlar bu köyü ziyarete gelmekteler. İşte bu kadar şöhrete rağmen Cumalıkızık sakinleri, nasıl ki yüzlerce yıl köylerinin tarihi ve doğal yapısını bozmadıkları gibi insan ilişkilerinde de yozlaşmamışlar.
Köy halkı, ziyaretçilere gerçekten misafirleri gibi davranmaktalar. Bazı turisttik beldelerde rastlandığı gibi, ziyaretçileri ‘yağlı kaz görüp,’ deyim yerindeyse ‘yolmak’ için uğraşmıyorlar. Tokgözlü, saygılı ve hoşgörülü Cumalıkızık esnafları, kimseye bir şey alması veya dükkanlarına girmesi için ısrar etmiyorlar, kapılarına veya tezgahlarına yönelenleri ise mütevazi, ağırbaşlı ve misafir hürmetiyle davet ediyorlar.
Tarihi dokunun çok iyi korunduğu Cumalıkızık Evleri taş, ağaç ve kerpiçten yapılmış, genel de üç katlıdır. Ana giriş kapılarının Kulpları ve tokmakları dövme demirden yapılmış olan evler sarı, beyaz, mavi, mor renklere boyalıdır.
Evlerin arasında ise kaldırımsız, taş döşemeli çok dar sokaklar bulunmaktadır. Bunlardan en çok ilgi gören ise ‘Cin aralığı’ sokağıdır. Bu haliyle açık hava müzesi olarak tanımlansa da Cumalıkızık, bilindik müzelere hiç benzememekte. Çünkü burası sadece yapılarıyla değil, 700 yıldır atadan toruna yaşamın kesintisiz devam ettiği ve zamana göre bazı değişimler geçirmiş olsa da yapılarıyla, tarih kokan sokaklarıyla ve özünü korumuş insanlarıyla orijinal bir beldedir.
Şuan bu köyde bulunan 270 evin yüzde 80’ninde halen aileler yaşamlarını sürdürmekteler. Onlar bu ortamda göstermelik olarak yer alan konu mankenleri değiller! Birçoğu yüzyıllar önce atalarının yaptığı gibi tarımsal faaliyetlerle uğraşmaktalar. Köy sokaklarında gezinirken, eskiden atalarının atla, at arabasıyla gittiği yollardan şimdi traktörle tarlasına giden veya omzunda çapasıyla bağından bostanından dönen köylülere rastlayacaksınız. Burada sadece birkaç konak tamamen lokanta-kafe tarzı işyerine çevrilmişler. Yoğun ziyaretçi talebi karşısında bazı aileler, evlerinin bahçesinde veya avlusunda yukarıda da belirttiğim gibi ticari faaliyetlerde bulunsalar da evin üst katlarında ise normal aile yaşamlarını devam ettirmekteler.
Osmanlı’nın kurulduğu ilk yerleşim birimlerinden birisi olarak tarihi kaynaklarda adı geçen Cumalikızık, Uludağ'ın kuzey eteklerinde kurulmuş beş Kızık köyünden birisidir.
Cumalıkızık'la ilgili, belediyelerce ve diğer kurumlarca hazırlanmış broşör ve kitapçıklarda şöyle bir bilgi yer almaktadır: Eskiden Keşiş Dağı denilen Uludağ’ın kuzeyindeki dik yamaçlar ile vadiler arasında sıkışıp kalan köylere, bu konumlarından dolayı ‘Kızık’ denilmiştir. Ancak bu bilgi yanlıştır! Ciddi tarihi kaynaklar incelendiğinde, Kızık adlı köylerin, Oğuzların KIZIK adını taşıyan boyu tarafından kurulmuş olduğu görülecektir. Konuyla ilgili daha fazla bilgiye ulaşılabilecek bağlantıya yazımızın sonunda yer verilmiştir.
Bunlardan dere kıyısında kurulana Derekızık, fidye verene Fidyekızık, değirmeni olana Değirmenlikızık hamamı olana ise Hamamlıkızık adı verilmiştir. Cuma namazı için diğer köylerinde geldiği bu köye de Cumalıkızık (Camilikızık) denilmiştir.
Yakın zamanda Yıldırım Belediyesince restorasyonu ve bakımı da yapılan Köyün Camisi, caminin yanındaki Zekiye Hatun Çeşmesi ve tek kubbeli hamamı Osmanlı devrinden kalmadır. Köy meydanında tescilli iki anıtsal çınarda yer almaktadır. Köyde, köy geçmişine ait eşyaların sergilendiği iki de müze bulunmakta. UNESCO Kültür Evi ve Cumalıkızık Etnografya Müzesi. Köyün tanıtımıyla ilgili hazırlanan broşürde, Etnografya Müzesinin 1992’de hizmete açıldığı ve 18. yüzyıldan günümüze köyde kullanılan gündelik ev eşyalarının sergilendiği yazılmakta. Fakat burayı ziyaret ettiğimde ilginç hiç bir şey göremedim. Çok basit düzenlenmiş ve dikkat çekici eşyalar da bulunmamakta!
UNESCO Kültür Evini ise çok beğendim. Köyü ziyaret edeceklere özellikle tavsiye ediyorum. Çünkü dışarıdan hayranlıkla seyrettiğiniz evlerin içini yalnızca burada görebilirsiniz. Yukarıda da söylediğim gibi köydeki evlerde aileler yaşamakta. Dolayısıyla insanların özel yaşam alanlarına girme şansınız yok. İşte orijinal Cumalıkızık evlerinin iç bölümlerini ve tefrişatını ancak bu kültür evinde görebilirsiniz. Mutfağı, oturma ve yatak odaları otantik eşyalarla döşenmiş, küçücük avlusuyla oldukça şirin bir ev. Girişte köy derneğine katkı amacıyla cüzi bir ücret alınmakta ve evle ilgili bilgilerde verilmekte.