Bilge Ozan’ın dediği gibi, doğduğumuz andan beri, zaten hep bir yolculuk halinde değil miyiz?

”Yetişmek için menzile / gidiyorum gündüz gece!”

En anlamlı Dua veya dileklerimizden biriside, “yaşam yolunda iyi insanlarla karşılaşmak ve iyilerle beraber yürümektir!” Kendimiz ve sevdiklerimiz için ettiğimiz bu dua kadar, acaba kendimizin de yaşam yolunda iyi bir insan ve iyi bir yol arkadaşı olabilmemiz için, içtenlikle dilekte bulunmakta ve çaba sarf etmekte miyiz? 

Lafı uzatmadan, İstanbul yolculuğumuza dönelim.

Yağmurlu bir gündü. Saat 10.30’da İstanbul’a hareket edecek olan İDO’ya yetişmek için, sabah erkenden evden çıktım. Metro yolculuğunun ardından otobüsle, kalkış saatinden yaklaşık bir saat önce Güzelyalı’da ki İDO İskelesine vardım.

Burada meşhur bir köfteciye ait işyeri de bulunmaktadır. Bir masaya oturup kahve söyledim ve bilgisayarımı çıkarıp, internete bağlanmak istedim. Fakat bağlanamadım! Çünkü artık çay ocaklarında bile bulunan, internete bağlanmayı sağlayan Wi-Fİ’nin, içerisinde satış büfeleri ve az öncede söylediğim gibi, Şehrin her yanında lokanta zincirleri olan meşhur köfteciye ait iş yeri de bulunan ve her gün yüzlerce insanın gelip-gittiği böyle bir ortamda, görevliler Wi-Fİ olmadığını söylediler.

Şunu belirtmek istiyorum ki, burası sık aralıklarla vapurların hareket ettiği, insanların telaşla gelip hiç beklemeden vapura bindikleri veya kısa süre bekledikleri İstanbul’daki vapur iskeleleri durumunda değildir. Burayı, İstanbul’a gitmek için Bursa’dan veya çevre ilçelerden gelen yolcular kullanmakta ve genellikle insanlar, tedbir amacıyla hareket saatinden çok önce buraya gelmektedirler.

Yukarıda belirttiğim gibi ben kalkış saatinden yaklaşık bir saat kadar önce buraya ulaşmıştım ve gittiğimde benden önce gelmiş, bekleyen birçok yolcu olduğunu gördüm.

Bugüne kadar İstanbul’ a, Bursa Büyükşehir Belediyesi İşletmesi olan BUDO ile gitmekteydim. Bu defa direkt Kadıköy’e gideceğimden, ilk defa İDO’yla yolculuk yapmaya kara vermiş, bir gün öncesinden de biletimi almıştım ki, aslında fiyatı da BUDO’dan pahalıydı.

Öncelikle,  altını kalınca çizerek, bundan böyle bir daha İDO ile seyahat etmeyi hiç istemediğimi belirterek yazıma devam edeceğim.

Çünkü sorun sadece Wİ-Fi olmaması değildi tabi ki! Burada birkaç saat beklemek zorunda kaldım ve çalışanların yolculara karşı oldukça ilgisiz ve kaba davranışlarına da şahit oldum!

Yukarıda ki satırlarda hareket saatinden yaklaşık bir saat kadar önce buraya geldiğimi belirtmeme rağmen, üstteki paragrafta da birkaç saat beklemek zorunda kaldığımı yazdım! 

Açıklayayım; İstanbul’a gitmek üzere bilet aldığım İDO’nun, Güzelyalı’dan İstanbul’a hareket saati 10.30’du. Burada beklerken, bu saate yakın bir vakitte, İstanbul’dan gelen İDO’ya ait Araba Vapuru iskeleye yanaştı ve araçlar-insanlar inip gittiler. Oradaki diğer yolcular ve bende toparlandık ve az sonra bizi vapura alacaklarını umarak bahçede beklemeye başladık.

İstanbul’dan gelen vapurda karşımızda beklemekteydi. Fakat belirtilen kalkış saatinden yaklaşık yarım saat geçmesine rağmen, işletmedeki görevlilerde hiçbir hareketlilik olmadığını görünce içeri girip, bilet satış gişesindeki görevliye neden hala bekliyoruz dedim? Görevli oldukça kayıtsız bir tavırla, “sefer iptal oldu” dedi! Şaşırdım, nasıl yani rötar filan mı yapıldı, diye sordum? Görevli azarlar bir tavırla, “hayır, iptal oldu dedim ya,” dedi! Neden iptal olduğunu sorunca da vapurun arızalandığını söyledi!

Peki, ne yapacağız dedim? İsterseniz ücretinizi iade ederim, isterseniz saat 15.00’daki seferimize bilet verebilirim dedi. Planlarım aksamıştı, ancak o gün İstanbul’a mutlaka gitmem gerekiyordu. Alternatifler düşündüm, bu saatten sonra, Güzelyalı’dan ayrılıp başka yollardan İstanbul’a gitmeye kalkışsam, saat 15.00’da hareket edecek ve saat 17.00’da Kadıköy’e varacak olan, İDO’dan, daha erken İstanbul’a ulaşmamın mümkün olmadığı kanaatine vardım ve saat 15.00 seferine bilet aldım.   

Devamı, İstanbul Yol Hikâyesi, 3. Bölüm’de

Lütfen Videosunu da İzleyiniz!