İsmail Hakkı KAVURMACI
bursaobjektif@bursaobjektif.com
Tophaneden Bakarken Geleceği Planlamak
04/02/2020 Bursa’ya İlk geldiğim günlerde bir arkadaşımla Tophaneye çıktık. Buradan Bursa’yı seyreylerken hem şaşırdım hem kızdım ve hem de üzüldüm! Üzüldüm; çünkü tophaneden aşağı Bursa’yı seyretmek hiçte hoş değildi. Bir beton deryasına bakmak, gözlere zulümden başka ne faydası olabilir ki insana! Şaşırdım; hani hep Yeşil Bursa derlerdi ya, karşımdaki manzarada yeşilin “Y” si yoktu! Yeşil, her halde bu beton deryasından ürkerek Uludağ’a kaçmış! Kızdım, yıllardır yeşil Bursa diyerek aldatıldığımız için!
Bu görüşlerimi arkadaşıma da söyledim. “Yanılıyorsun, Bursa hakkında bir fikre varmak için acele etme” dedi. Evet, çok sürmedi, Bursa’ya alışıp biraz daha tanıdıkça yanıldığımı anladım, hatta Tophane’deki sözlerimden dolayı da pişmanlık bile yaşadım. Ve bugün itibariyle Bursa hakkındaki fikrim; Bursa, Yeşil Bursa ve Ulu Bursa unvanlarını layıkıyla hak etmektedir.
Ancak yine de misafirlerimizi ve turistleri Tophaneye çıkarmak hususunda tereddütlerim var. Hiç çıkarmayalım diyeceğim, olmaz! Çünkü burası Şehrimizin en önemli tarihi ortamlarının başında gelmekte, dolayısıyla genellikle turist kafileleri gezilerine buradan başlamayı tercih ediyorlar. Lakin bir şekilde misafirlerimizin ve turistlerin buradan Bursa’ya bakmalarına engel olmamız lazım. Bunun içinde mutlaka bir formül üretmek, bir çare bulmak zorundayız!
Aslında şimdi çok daha ilginç bir fikir geldi aklıma; Şehri, buradan ziyaretçilerimizi bizzat seyrettirelim ve gördükleri bu beton deryasının çarpık şehirleşmeye kötü bir örnek olarak özellikle sergilendiğini söyleyelim! Bunlar işin şakası tabi ki, ancak her türlü güzelliği içinde barındıran Bursa’mızın en büyük sıkıntısının da çarpık şehirleşme olduğu çırılçıplak karşımızda duran bir gerçekliktir.
Şehrin simgesi ulu çınarlar gibi yüzlerce yıllık tarihi eserler; camiler, hanlar, hamamlar, görenlerin hayran kaldığı tarihi konaklar, eski evler, ince sanat eseri çeşmeler hepsi yanı başlarına hoyratça dikilmiş, mimari kaygıdan, estetik ve görsellikten uzak beton binaların gölgelerinde kalarak, çarpık yapılaşmanın içerisinde kaybolmuşlar.
Keşke zamanında iyi bir planlama yapılabilseymiş; şehir planlamacılar, mimarlar, sanat tarihçileri gibi işin uzmanlarınca hazırlanmış projeye göre Yıldırım Külliyesinden 1. Murat’a kadar, şehrin ortasında ki ‘Tarihi Şehir’ sit alanı olarak tescillenip, bu alan içerisinde kesinlikle tarihi yapıları gölgeleyecek yükseklikte yapılara izin verilmeyip ancak tarihi dokuya uygun yapılaşmaya müsaade edilseymiş. Şimdi Tophane’den bakarken başka bir Bursa seyrediyor olacaktık ve misafirlerimizi özellikle Tophaneye çıkarıp, onlar şehri hayranlıkla seyreylerken bizde gururla bu harika manzara içerisinde tek tek görünen tarihi eserler hakkında bilgiler vermenin keyfini yaşayacaktık.
Son zamanlarda tarihi eserlere karşı yerel yönetimlerinin yükselen ilgisi sevindirici. Şehirdeki tarihi eserlerin ve tarihi-kültürel-folklorik yönlerden önem ve özelliği olan, mimari ve görsellik açısından da önem arz eden yapıların çevreleri açılıp, düzenlenmekte. Yıkılmış veya çok kütü durumda olanlar tespit edilerek orijinaline yakın bir şekilde yeniden yapılmakta veya restore edilmekteler. Bunlar güzel şeyler.
Ancak böyle tek tek eserler üzerinde çalışmalar yapmak yerine bölgesel bir düzenlemeye gidilse daha iyi olmaz mı? Yani bir sokaktaki tarihi eserin bitişiğindeki birkaç yapıyı kaldırıp o eserin çevresini açmak yerine o sokağın hatta mahallenin baştanbaşa tarihi özelliklerine ve tarihi dokuya uygun olarak düzenlenmesi daha uygun olmaz mı? Bunu söylerken, özellikle maliyet açısından böyle bir projenin gerçekleştirilmesinin de çok kısa sürede ve çok kolay olamayacağının da farkındayız.
Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi ‘kavimler göçü’ misali yoğun göç akımları sebebiyle Bursa’da maalesef planlı bir kentleşme yapılamamış. Dolayısıyla bundan kaynaklı birçok sorunla karşı karşıya kalmışız. Bu gün Bursa’da herkesin hem fikir olduğu en önemli sorun trafiktir! İşte trafikte yaşanan sıkıntıların müsebbibi de yine çarpık şehirleşmedir.
Bu çarpık şehirleşmeyle ilgili hep geçmişi suçlarız. Deriz ki, o günün insanları geleceği iyi görememişler, kendi zamanlarının ihtiyacına göre işler yapmışlar. Bu tespit doğru kabul edilebilir. Zaten Ülkemizin de genel sıkıntısı, geleceğe yönelik, uzun vadeli planlar projeler yapamamamız değilmi? Günlük, o anki ihtiyaca göre; şehirlerimizde öyle, kanunlarımız-kurallarımızda öyle, öyle değil mi?
Hatta geçmişte geleceğe yönelik planlamalar yapamadıklarını iddia ederek suçladıklarımız bana göre bu günkülerden yani bizden daha başarılı olmuşlar! Onlar en azından yaşadıkları dönemin ihtiyaçlarına göre bir şeyler yapmışlar ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmişler. Fakat bu gün yapılanlara veya yaptıklarımıza baktığımızda bırakın geleceği, bu gününün ihtiyaçlarına bile cevap veremeyen işler yapmaktayız.
70-80 yıl önce kurulmuş bir mahalleyi düşünün. Sokakları daracık. O gün motorlu taşıtlar yoktu veyahut tek tüktü. At arabalarına ve yayalara göre düzenlenmiş sokakları. Bu gün kentsel dönüşüm adı altında bu yapılar sökülüyor ki, bunları söküp kaldırmak hem daha kolay, hem de düşük bir maliyetle halledilebilmekte. Yerlerine koca koca beton bloklar dikiliyor.
Fakat gelin görün ki bu dev blokların aralarında, arkalarında-önlerinde bırakılan sokaklar, o sökülen 50-60 yıl, hatta daha uzun zaman önce yapılan tek katlı, iki katlı binalar arsındaki at-eşek arabalarına göre düzenlenmiş eski sokaklar darlığında! Bu bloklarda onlarca aile, yüzlerce insan yaşayacak ve hemen hemen hepsinin de mutlaka en azından birer araçları olacaktır. Peki, bu insanlar nereden gidip gelecekler, nereye araçlarını park edecekler?
İşte, geçmiştekiler en azından 20-30 yıllık ihtiyaçlarını karşılayabilecek planlamalar yapabilmişlerken, günümüzde, özellikle şehir ve ilçelerimizi planlarken yukarıda da söylediğimiz gibi bugünün ihtiyaçlarına bile cevap verebilecek planlamalar yapılamadığını üzülerek görmekteyiz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Türkiye’nin Nükleer Enerji ve Nükleer Silah Çalışmaları - 12/04/2024 |
Türkiye'nin Nükleer Silahı Var mı? Bazı devletlerin istihbarat örgütleri ve uluslararası bazı yayın organları, Türkiye’nin, kendi yaptığı nükleer silah olduğunu iddia ediyorlar. |
SİLAH; zenginlik ve güvenlik! SİLAH; yokluk ve korku! - 23/12/2023 |
SİLAH, Kimileri için zenginlik ve güvenliktir! Kimileri için ise yıkım ve korkudur! |
Cemal Paşa Hatıratı ve Osmanlı’nın Türk Milletine Külfeti - 24/09/2023 |
Hatıratı okuduğumuzda, bir zamanlar yedi düvele hükmeden Osmanlıların, hatıratın yazıldığı dönemde ise, hem siyaseten hem de askeri yönden, kahramanca ancak umutsuzca, yedi düvele karşı verdiği savaş, gözlerimiz önünde canlını verdi. |
Her İnsanın Yaşamında Bir Duraklama Devri Olur! - 01/09/2023 |
“Allah'ım, Bana değiştirebileceklerimi değiştirmek için cesaret ve kuvvet, değiştiremeyeceklerimi kabullenmek için sabır ve sükûnet, ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için de akıl ve basiret ver!” |
Küresel Güçlerin Gözü, T.C. Cumhurbaşkanlığı'nda! - 07/04/2023 |
Bu seçimler, Türkiye'nin geleceği açısından son derece önemlidir ve sadece Türk halkını değil, tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. |
Az kork, çok umut et; az ye, çok çiğne; az homurdan, çok nefes al; az konuş, çok anlat; az nefret et - 23/02/2023 |
Bakınız yüzyıllar önce yaşamış bir bilge insan ne diyor; “Tüm insanlık bir ailedir!” Bu sözünün devamında da “Tüm evrenin yararına olan, onun bir parçası olduğun için senin de yararınadır” diyor |
Yüzyılın Destanını Başlatan Kahramanlara - 18/02/2023 |
ŞUAN MİLLETİMİZ; CEDDİMİZ OSMANLININ, YÜKSELİŞ (ŞAHLANIŞ) DÖNEMLERİNE BENZER BİR DÖNEM YAŞAMAKTADIR |
Sıradışı Çalışanlar - 11/09/2022 |
her gün mesailerini +1’lerle tamamlama başarısı göstererek takdir, tebrik ve teşekkürü hak ederler! |
Bir ilkbahar günü gibiyim, saatim saatime uymuyor hiç.. - 13/07/2022 |
Işıl ışıl, sevinçli ve umut doluyken, bir anda güz sessizliği hüznüne bürünüyor yüreğim.. |
Devamı |