Dr. Muhammed İkbal BAKIRCI
mikbalbakirci@hotmail.com
Medeniyet Şarkıları 1
25/07/2020 Sevgili ülkem, dünya bir medeniyetin şarkısını dinlemeye
başladı. Yeniden söyleniyor. Zinderud bir şarkı… Zurvan bir beste… Tarih yeniden yazılıyor sevgili ülkem ve tarih yazılacak bir
kahraman arıyor… Bizim yoğrulduğumuz medeniyet şarkıları, gecenin karanlığında
gönüllerimizi asla siyaha esir düşürmez. Biz her gece gök yüzünün mavisini
düşler, karanlığın siyahına değil sükunetine aşk besleriz… Biz sabahı kıyamda
bekleriz… Ancak inancın, medeniyetin dokusundaki payı inkâr
edilerek, yerine kâr ikâme edildiğinde; gidişat, varoş kültürünün sahipsiz
çocuklarının çoğalışından başka bir yere doğru korkarım olmayacak. Bu durumda
ne gecenin sükuneti ne düşlerimizin mavisi kalır. Siyahın esiri nesillere,
hüsrana mahkum bir istikbale mecbur kalırız. Eyvah eyvah… Ancak bu bize
yakışmaz. Bu takke bu başta durmaz. Biz mavisini yitirmiş gecelerin çocukları değiliz bilakis
geceleri semaya bakarken mavisini görebilenleriz. Biz semaya diklenmek için
kuleler inşaa eden değil, zalime dik durmak için kubbeler altında kanatlanıp el
açan çocuklarız… Bizim yoğrulduğumuz, yoğrulurken var olduğumuz esaslar
"dünyaya karşı heveskar olma" der bize. Kaçırdığında bir şeyi üzülme
der. Biz de üzülmeyiz... "İyilik" bizim için doğal bir akıştır rengi
mavi olan gök gibi. İyilik yaparız. Zalime sessiz kalmayız ve yükün altına
girer yorgun da soluklarımız. Biz mazluma dost oluruz. Bir adım da biz atarız.
Edep en güzel mirasımızdır ve miras kalır her birimize. Fakirliğin ziynetini
sabır, zenginliğin ziynetini ise şükür biliriz. Bizim bir ölçümüz vardır ve
ölçüye hakkıyla uyarız. Bir izi takip ederiz, bir izden yürürüz. Bizim varlığımız öyle bir medeniyetle yoğrulmuştur ki
gecelerimiz örtüdür, siyahından bir karanlık değil. Keramet aramayız takvadan
daha üstün, şeref aramayız İslam'dan daha yüce. Biz rüzgarın önünde titreyen kamış değiliz. Dünyayı karartıp
var olmaya çalışan fosfordan ruhların aldanışıyla değil, günü gündüzleri var
eden güneşin ardındaki nurun hakikati ile var oluruz. Ümitsiz iniltilerle değil, cesur seslenişlerle, feraset ile
bu aziz milletin yükselişine eşlik ederiz. Bugün ‘’dolar’’, yarın boşalır sevgili ülkem… Bunun hiçbir
önemi yok. Esas bilinmesi gereken, dolup taşan asil milletlerin engellenemez
istikbalidir… Bir yanda ev ev, fert fert ruhunu teslim etmiş yerine
"külle kefenlenmiş" portreler görüyorum. Gaflet yanık et gibi
kokuyor. Öte yanda ışıldayan dipdiri bir nesil görüyorum, dört nala rüzgar
almış geliyor. Çağın hilekarı bugün soytarı olmuş. Zulmü ile kim bilir hangi
firavunu eğlendiriyor. Bir kahraman ise soytarının birine maziden emanet bir
sille indiriyor. Uzun lafın kısası; Amerika Birleşik Devletleri dünyayı Teksas sanıyor. Kuralın
kaidenin, hukukun ve ahlakın hiçe sayıldığı bir dünyada yaşadığını sanan bir
kovboyun eliyle korku salıyor. Ancak yeryüzüne korku salmanın, şantaj ile banka
soymanın sonu daltonların hikayesi gibi çizgili pijama ile biter,
unutuyor… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Hayrola, bu ne hal? - 13/05/2020 |
Hayrola millet... Bu ne hal? Efkarlı gördüm bugün sizleri... |
Batının kıskacında hürriyet - 10/03/2020 |
Müjdelenmiş bir milletin yaşadığı topraklar, en az milleti kadar o müjdeden nasibini alır. |
Çöl ve Toprak - 13/02/2020 |
‘’İnsanlık ruhun çölüne çıktı’’ diyor Sezai Karakoç… Ruh ki o insanın asli varlığıdır… |